Liderlik ve Müzakere
18.04.2024

Bilanço okuyan liderden insan okuyan lidere...

En sevdiğim liderlik tanımlarından birini Türkiye’nin ilk lider koçlarından hocam Dost Can Deniz’den duymuştum. 

‘Liderlik, insanları tolere edebilecekleri seviyede rahatsız etme sanatıdır.” 

Ronald A. Heifetz

Tanım baştan sona müthiş ama buradaki sanat vurgusunu çok anlamlı buluyorum. Mühendislik, bilim ya da yönetim yerine sanatın seçilmiş olmasının sebebinin insanın biricikliği ve duygular dünyası olduğunu düşünüyorum. Hiçbiri bir diğeri ile aynı olmayan ve duyguları nedeniyle anı anına uymayan insanın bu zenginliğini kapsamak ancak ‘liderlik sanatı’ olarak adlandırılabilir.

Liderlik, takımının kapasitesini üst düzeye ulaştırmakla ilgili bir sanat. İnsanların kapasitelerini üst düzeyde kullanmalarının motivasyonla ilgili olduğunu ise artık hepimiz biliyoruz. Motivasyonun da öyle dışardan ilaç gibi verilebilecek bir şey olmadığını da öğrendik.  İnsanlar sırf bir organizasyon hedefine ulaşacak, yönetici mutlu olacak ya da prim hak edecek diye motive olup konfor alanlarını terk etmiyor. O zaman da ortaya ortalama ya da vasat üretimler çıkıyor. 

Geçici motivasyon korku, kalıcı motivasyon ise ‘anlam’ ile geliyor. İnsanlar eğer kendileri için anlamlı bir sebep bulurlarsa motive olup konfor alanlarının dışına çıkıyor, böylece gelişiyor, böylece daha üretken oluyorlar. Organizasyonlarını sonuca ulaştıracak performans ve verimliliğe ulaşıyorlar. O anlam da kişiden kişiye, o kişinin de döneminden dönemine değişebiliyor. O yüzden bu alanda oynamak bir sanat. 

Untitled design copy 2.jpg 113.19 KB

Ama iş dünyasında kavramın sanat boyutuna atlaması da sanayi devriminin ilerleyen aşamalarında gerçekleşti. Üretim kolaylaşıp mallar bollaşınca bunları satmak gerekti. İnsanları o mallara ihtiyaçları olduğuna ikna etmek için gösterilen çaba iş hayatına pazarlama, algı, ikna ve insan psikolojisi ile ilgili kavramları getirdi.   

Zamanla marka değeri bilançoya girdi. Şirketlerin soyut varlıkları somut varlıklarını geçmeye başladı. Aslında bunlar güzel gelişmelerdi. Hepsi üretim araçları değiştikçe unutulan “insanı” yeniden hatırlatıyordu. Tesadüf müdür bilinmez ama pazarlamanın mutluluk vaat etmeye başladığı dönemlerde insanlar da çalışan değil, insan olduklarını hatırlamaya başladılar. İş hayatının da tek hayatları olmadığını… 

Söylemesi kolay da..

Günümüz liderinin ajandasındaki en kritik konular hep insanla ilgili. Bazen çalışan bazen müşteri ama hep bir iş ortağı ya da paydaş rolüne girmiş insanlarla ilgili. Dijital dönüşümden, verimliliğe, çevik şirketten inovasyona ne arasanız yol insana çıkıyor. 

Ve biliyoruz ki ciro, büyüme, bütçe, bilanço, kaynak ya da karlılık gibi kriterlerle, şirketleri bu hedeflerine ulaştıracak olan insanların motivasyonu altında yatan neşe, öfke, korku, üzüntü gibi duyguları kaynaştırmak zorlu bir iş.  

İnsanlardaki bu farkındalık artışıyla birlikte satın alması için ikna edilmesi gereken insanın şimdi de çalışması için ikna edilmesi gerekmeye başladı.  Zamanla pazarlamanın kavramları insan kaynaklarına transfer olmaya başladı. ‘Kurum markası’, ‘ürün markası’ oluyorsa ‘işveren markası’ niye olmasın? Konumlama ve marka vaadi varsa çalışan değer önermesinin neyi eksik? İletişim bütçesi, iletişim departmanı ve stratejisi varsa aynıları iç iletişim için niye olmasın? Müşteri memnuniyetini ölçüyorsak çalışan memnuniyetini niye ölçmeyelim? Müşterinin deneyimi önemli de çalışanın deneyimi önemsiz mi? Değil elbette...

Mesela bugün çalışmak için en çok tercih edilen şirketlerin başında gelen Amazon’un duvarlarını grafitilerin süslemesi ve ofislerin köpek dostu olması bir tercih nedeni olabiliyor. Ya da Nike, marka gücünün yanında ayrımcılık karşıtı duruşuyla gençlerin kalbini fethedebiliyor. Bunlar gibi birçok örnekte olduğu gibi artık özellikle genç iş gücünün çok daha bilinçli ve farkındalık düzeyi yüksek bireyler olduğunu görüyoruz. Türkiye’de Youthall’ın 2023 yılında yaptığı araştırmaya göre ülkemizde sürdürülebilirlik veya kurumsal sosyal sorumluluk gibi çalışmaları olan şirketler tercih sıralamasında en tepede yer alıyor. Hatta gençler tercih edecekleri kurumun pazar payından sosyal medya iletişiminde kullanılan dile kadar geniş bir yelpazede sorgulama yapabiliyor. 

Ve en önemlisi artık çalışanlar samimiyet bekliyor. Şirketlerin dışarıya gösterdikleri yüzün aynısını çalışanlara da göstermesini önemsiyor. İşte bu nedenle eskinin personel müdürlükleri insan kaynakları departmanına dönüştü. Şimdilerde ise çıta yükseldi ve çalışan ilişkileri ve mutluluk ofisi gibi dönüşümler dikkat çekmeye başladı. İş dünyası insanı keşfettikçe liderlerden bilanço okumak kadar insanı okuma yetkinliği de beklenir oldu.  

İşte günümüz liderinin sanıyorum en önemli gündemi de bu zorlu alanı önce anlamak sonra da yönetmekle ilgili. İşte burada müzakere giriyor hayatımıza. Kendimizden başlayarak hayatla yaptığımız müzakerelerdeki yetkinliğimizi artırmanın etkili bir lider olmanın en önemli adımlarından biri olduğuna inanıyorum. 

Ufuk Çarşıbaşı

Lider koçu, Eğitmen