Kurumsal eğitimlerde kişiye özel yolların açıldığı, daha dinamik, daha motive edici ve daha sürdürülebilir öğrenme modelleri tasarlamak mümkün mü?
Eğitim sektörüne gönül vermiş ve kurumsal eğitimlerde fark yaratmaya niyet etmiş birçoğunuz gibi bizler de eğitimlerimizin verimliliğini artırmak için kafa yoruyoruz. İçinde bulunduğumuz çağın “yapay” ruhu, hızla gelişen teknolojik yenilikler ve bilgiye ulaşmadaki sınırsız kolaylıklar, eğitim modellerimizi yeniden düşünmeyi zorunlu kılıyor. Artık herkesin aynı noktada durduğu, aynı içerikle yetindiği eğitimlerin dönemi yavaş yavaş kapanıyor.
Bu makalede, küçük projelerde denemeye başladığımız ve büyüdükçe içimize daha da sinen, bugünse büyük kurumsal projelere uyarladığımız yeni bir modelden bahsetmek istiyoruz. Bu yaklaşımın çıkış noktası ise farklı bilgi seviyelerindeki katılımcıları aynı içerikte buluşturmanın yarattığı verimsizlikleri dert etmemiz.
Elbette kurumsal eğitimlerde İnsan Kaynakları yöneticileri, ihtiyaç analizi yapmak ve doğru başlıkları belirlemek için yoğun bir emek harcıyor. Ancak ihtiyaç belirlenip başlık seçildikten sonra, o ana eğitim hâlâ farklı yetkinlik ve deneyim seviyelerindeki katılımcıları kapsıyor. Buradaki temel sorun şu: Konu tanımlı olsa bile herkesin aynı bilgi seviyesinde olması neredeyse imkansız. Eğitim sırasında denetimli eğitmenler sorulardan veya verilen yanıtlardan bazı ipuçları yakalayabiliyorlar ama bu anlık iç görüler, önceden tasarlanmış akışı değiştirmek için çoğu zaman yeterli olmuyor.
Sonuç mu? Bir grup kendini yetersiz hissediyor, diğerleri sıkılıyor, bazıları dikkatini kaybediyor. Bu da motivasyonun düşmesine, verimliliğin azalmasına, zaman ve maliyet kayıplarına yol açıyor. Tam da bu noktada yaklaşımımızın temelinde yatan gerçeklikleri daha iyi anlatabilmek adına iki güncel örneğin faydalı olacağına inanıyoruz.
Örnek 1 - Müzakere Yönetimi Eğitimi
CampConsensus’un ana uzmanlık alanı olan “Müzakere Yönetimi” konulu eğitimi bir ilaç şirketinin tüm saha yöneticileri için tasarladığımızı düşünelim. Eğitimde üç temel konu üzerinde derinleşiliyor;
- Analitik yaklaşım ve verilerle konuşabilme,
- Derinletilmiş sorular sorma ve bilgi toplama,
- İlişki ve duygu yönetimi.
Ama katılımcı profillerine baktığınızda tablo şöyle: Kimisi sayılarla son derece rahat ama doğru soruları soramıyor. Kimisi insan ilişkilerinde çok iyi, güven yaratıyor ama pazarlık becerileri yetersiz. Başka bir grup, karşı tarafı okumakta çok başarılı ama duygu yönetimi onlar için zorlayıcı.
Hal böyle olunca, herkesin aynı eğitime aynı akışla katılması doğal olarak verimsizlik yaratıyor. İlişki yönetiminde çok güçlü bir katılımcı “Benim burada ne işim var?” diye düşünebiliyor. Analitik yaklaşımı yüksek olanlar, “Ben zaten bunları yapıyorum” diyerek dikkatini kaybedebiliyor. Bu noktada eğitim, amacına tam anlamıyla ulaşamamış oluyor.
Örnek 2 – Sunum Tekniklerinde Çağdaş Yaklaşımlar
CampConsensus’un fark yarattığı bir diğer başlık olan “Sunum Tekniklerinde Çağdaş Yaklaşımlar” konulu eğitimi bir teknolji şirketinin C Level yöneticileri için tasarladığımızı varsayalım. Bu eğitimde de ana gelişim alanlarını üç temel başlıkta ele alalım:
- Sunum tasarımında görsel araçlar
- Sunum mesaj seti ve içerik tasarımı
- Sözel aktarımda etkin teknikler ve araçlar
Bu senaryoda katılımcı ekibi incelediğimizde ortaya çıkan profil şöyle; Bir grup katılımcı sözel anlatımda harikalar yaratıyor ama görsel tasarımda oldukça eski model araçlar kullanıyor. Kimisi oldukça etkili ve zengin bir sunum içeriği hazırlamış, ancak sözel anlatım etki yaratmıyor.
Gelin görün ki tüm bu farklı yetkinliklere sahip katılımcılar tek bir başlık altında derdine dermen bulmaya çalışıyor. Özellikle sözel aktarımın çok önemli olduğu bu eğitimde, gelişim ihtiyacı daha fazla olan kişiler için içerik ve süre yetersiz kalıyor. Veya tersi bir bakışla, görsel araçları çok rahat kullanan bir grup, temel görsel prensipleri dinlerken eğitimden kopabiliyor. Sonuç olarak yine eğitim, amacına tam anlamıyla ulaşamamış oluyor.
Yeni Yaklaşım: Kişiselleştirilmiş Ön Hizalama
İşte tam burada devreye, CampConsensus olarak geliştirdiğimiz kişiselleştirilmiş ön hizalama modeli giriyor. Modelin özü, katılımcıların farklı seviyelerini ana eğitimden önce anlamak ve onları mümkün olduğunca aynı bilgi çizgisinde buluşturmak. Bunu; kısa değerlendirmeler, mini vakalar, ön okumalar ve gerektiğinde bire bir online koçluklarla sağlamak.
Bu hazırlık süreci, katılımcılara küçük ama etkili bir öğrenme yolculuğu sunuyor. Sonuç olarak, ana eğitim başladığında herkes konuya daha hakim, farkındalık seviyesi yüksek ve öğrenmeye hazır hale geliyor. Eğitmen akışı bölmek zorunda kalmıyor, katılımcıların dikkat ve motivasyonu yüksek oluyor.
Elbette bu iddialı yöntemi uygulamak biraz daha uzun zaman alıyor. Ön analiz sonrasında oluşturulacak yetkinlik grupları ile yapılacak hazırlık çalışmaları bir parça özveri gerektiriyor. Ancak özellikle çıktısından beklenti büyük olan ve kurumsal hedeflere etkisi yüksek eğitimlerde izlenecek bu yol verimliliği kat be kat arttırıyor.
Bilimsel veriler de bu yaklaşımı destekliyor:
- McKinsey’in araştırmasına göre, kişiselleştirilmiş öğrenme modelleri katılımcı verimliliğini ortalama %30artırıyor.
- Deloitte verileri, bu modellerin eğitim ROI’sini (yatırımın geri dönüşü) %350’ye kadar yükseltebildiğini gösteriyor.
- Harvard Business Review ise, kişiselleştirilmiş öğrenmenin yetişkin eğitiminde motivasyonu dramatik biçimde artırdığını ve bilgiyi kalıcı hale getirdiğini vurguluyor.
Sonuç: Eğitimde Etkiyi Artırmak
Bugün artık biliyoruz ki, öğrenme kişiselleştiği ölçüde etkili oluyor. Küçük projelerle başladığımız bu yaklaşımı geniş kapsamlı kurumsal eğitimlerde uyguladığımızda hem katılımcı memnuniyetinin hem de eğitimin somut çıktılarının belirgin biçimde yükseldiğini gözlemliyoruz.
Sonuç olarak geleceğin öğrenme modellerinde “herkese aynı eğitim” yaklaşımı geride kalıyor. Biz de CampConsensus olarak, kişiye özel öğrenme yolları açan bu modeli genişletmeye, geliştirmeye ve yeni projelerde daha ileri taşımaya niyet ediyoruz.
CampConsensus
