Derinletilmiş Diyalogların Sırrı: Soru Sorma Sanatı
21.04.2024

Sormak, sorgulamak, sorguya çekmek, soruşturmak… Soru kelimesini kök alan ne çok ifade var değil mi? Gün boyu yüzlerce soru soruyoruz, cevap veriyoruz, böylece anlıyoruz, anlatıyoruz ve bağ kurmaya çabalıyoruz.

Peki bu kadar doğal olan bir iletişim yöntemini odağa alıp da bir yazı kaleme alma ihtiyacı neden duydum, şimdi biraz bu konuyla ilgili dertleşmek istiyorum. 

Bizim eğitimlerimiz vaka analizleri ve uygulama projeleri ile fark yaratıyor. Çünkü bu yapıdaki projlerede hem gerçek dünya dinamiklerini gözlemlemek hem de sıcağı sıcağına geri bilidirim vermek mümkün olabiliyor. Onlarcasını yaşadığımız bu çalışmalar, katılımcıların ortak güç alanlarını ve ortak gelişim alanlarını net bir şekilde tanımlamamıza ve objektif sonuçlar çıkartmamıza oldukça sağlam bir temel oluşturuyor. 

İşte bu gözlemlerin neredeyse tamamında, (pozisyon ve meslekten bağımsız bir şekilde) doğru soru sorma, hatta soru sorma kasımızın zayıf olduğu ortaya çıkıyor. Evet, hem vaka çalışmalarında hem uygulama projelerinde “soru sormak” tam tabiri ile unutuluyor. Teklifimizi incelediniz mi, bu fiyat uygun mu, başka sorunuz var mı? gibi soruları elbet bu sınıflandırmaya almıyorum. Ben, karşı tarafın talebinin altında yatan düşünceyi, direnişe neden olan duyguyu veya saklı öncelikleri anlamaya yönelik sorulardan bahsediyorum. Tam da burada suçu, nedenini aramızda da sıkça konuştuğumuz gibi eğitim sistemimize atıyorum. 

Eğitim sistemimizin sorgulama esaslı olmamasının ya da kültürümüzün “itaati” daha hoş görmesinin, yetişkin hayatlarımızda soru sormaktan bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde imtina etmemize neden olduğuna inanıyorum. Bizim kuşak hatırlar, üniversitede “sayfa 77’den 177’ye kadar çalışın, final var…” muadili beklentilere maruz kalmadık mı? Ya da ilk okulda mesela “ben el yazısı yazmayı sevmiyorum, neden el yazısı öğreniyorum ki?” dediğimizde tek ayak köşe cezasına çarptırılmadık mı? Şahsen benim hafızamda bunlar var ve bunlar öfkelendiren değil, gülümseten anılar elbette.

Ender olarak soru sormamanın diğer uç noktası da karşımıza çıkıyor. Bazı durumlarda soru sorma tarzı o kadar baskın oluyor ki karşı taraf “sorguya çekildiği” hissine kapılıp tüm güvenlik duvarlarını kapatabiliyor. Bizim kültürümüz sorguya çekilmeyi hiç ama hiç sevmiyor.

Kültür Soru Sormada Bir Engel Olabilir mi?

Cevap evet. Bizim mensubu olduğumuz Çoklu Aktif Kültür, sonuç odaklılıkla birlikte anılıyor. Sonuca bir an önce ulaşma sabırsızlığımız, anlayıp anlatmak yerine, kafarmızdaki şablona göre “anlatıvermek” şeklinde müzakere süreçlerine yansıyor. Anlamak ve bağ kurmak için göstereceğimiz emek, harcayacağımız zaman belki de bilinç altı tarafından “kayıp” olarak görülüyor. Tek kabahatlinin eğitim sistemi olmadığı da buradan anlaşılabiliyor. 

Ancak kesin olan birşey var ki, soran değil cevap veren konumunda olduğumuz zaman müzakereleri yöneten olmamız mümkün olmuyor. Müzakerelerde etkili olmak, arzulanan sonuçlara hakkaniyetli bir şekilde ulaşmak için konu hakkında “otorite” olduğumuzu yansıtmamız gerekiyor. Çünkü bizim kültürümüz otoriteye itibar ediyor. Peki sizce soru soran mı otorite olarak görülüyor yoksa cevap veren koltuğuna oturmayı tercih eden mi? Cevabı duydum. Haklısınız. Doğru cevapları vermeye odaklanan yöneticiler, doğru soru sormayı ihmal ettiklerinde kartvizitlerinde yazan pozisyonlar da kurtarmıyor, otorite olma avantajı elden kayıp gidiveriyor. 


soru.jpeg 110.59 KB


Yüzeysel Sohbetlerden Derinletilmiş Diyaloğa 

Doğru sorular sormak, derinletilmiş diyaloglar kurmaya, buz dağının altında yatan duyguları anlamaya ve en önemlisi bağ kurmaya yardımcı oluyor. Kendi deneyimlerimle de rahatlıkla ifade edebilirim ki bir müzakerede akılcı sorular seti hazırlamak ve kullanmak ilişkileri güçlendiriyor. Akılda kalıcılığı arttırıyor. Yüzesellikten sıyrılmış diyaloglar karşı tarafta saygı uyandırıyor. Hepimizin en büyük ihtiyacı olan değer görme ve önemsenme, kişiselleştirilmiş soruların yer aldığı diyaloglarda kalıcı bir şekilde karşılık buluyor.

Bu motivasyonu daha da yukarı çıkartacak soru yapısı ise karşılıklı öğrenmeyi besleyen deneyim soruları. Diğerlerinin bakış açılarını anlamaya, problemlerin çözümü için yaratıcı seçenekler üretebilmeye ve sorgulamaya teşvik eden bu soru yapısı, başarılı müzakerecilerin gizli silahı haline geliyor.   

Sokratik Sorgulama Yöntemi İle Tanışma

Eğitimlerin kalitesini sürekli olarak arttırma çabam yeni gelişim alanları aramama ve çok değerli eğitimlere katılmama vesile oldu. Bu eğitimlerden bir tanesi sadece kariyerimde değil, hayatımın tüm alanlarında fayda görmemi sağladı: Sokratik Sorgulama Yöntemi


drtrtr.jpeg 120.18 KB


Yöntemin, iletişimde düşünceyi takip etmek için kullanılabilecek disiplinli bir sorgulama şekli olması müzakere boyutunda da büyük fayda sağladı. Çünkü karmaşık fikirleri keşfetmek, sadece ifade edilen düşünceleri değil ifade edilmeyen duyguları da anlamak, müzakereleri etkili bir şekilde yönetmek için büyük bir değerdi. 

Sokratik sorgulama, özünde açık uçlu sorular aracılığıyla karşımızdaki kişinin düşüncelerini harekete geçirmesine olanak tanıyan bir iletişim tarzı. Sorular kimi zaman zorlayıcı, bazen de rahatsız edici ama cevap vermeden önce sorgulamaya teşvik eden yapıda. İşte bu yaklaşımın müzakerelerde genele yaygın eksiklikliğimizi gidermek adına bir panzehir olacağına inandım ve bilinçli sorular sorma yöntemlerini eğitim içeriklerimize çeşitli boyutlarda kattım. 

Zorlu bir müzakerede bir direnişi karşılarken “Düşüncenizin temelinde yatan endişeler nelerdir?” sorusunun ne kadar kıymetli olduğunu gördüm. Ya da ifadelerinde endişe olan bir kişiyle yapılan müzakerede “Bu endişeniz kurum içinde başka bir yöneticinin vereceğini düşündüğünüz tepkiden mi kaynaklanıyor?” gibi bir sorunun hangi saklı bilgileri ortaya çıkarttığına şahit oldum. 

Ben bu yazımda, derinletilmiş diyalog konusunun önemini vurgulamak ve bireysel iletişim tarzımıza dair bir iç gözlem yapmanın ne denli faydalı olabileceğini hatırlatmak istedim. Umarım, bu düşünceler ışığında iletişim biçimlerimizi daha bilinçli ve etkili hale getirebilir, müzakerelerde cevap veren konumundan anlamlı sorular soran konumuna keyifli bir geçiş yapabiliriz.

Ebru Güresin